| Shaman King
|
|
| ~Suigin Tou'nun eğitimi | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 20:03 | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 20:27 | |
| Yolda giderken balıkçıyla karşılılaştın senden yardım istedi( dil balığı tutmanı) bu balıkçıya yardım et balıkları tutup ona geri götür |
| | | Yoh Asakura
Mesaj Sayısı : 395 Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 21:11 | |
| zeke bütün grevlerin metin 2 den (dimi) | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 21:25 | |
| esinlenek veriyorum evet ama adım Ren |
| | | Yoh Asakura
Mesaj Sayısı : 395 Kayıt tarihi : 25/01/07
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 21:26 | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 22:27 | |
| out:Balıkçı olduk iyimi
in:
Suigin kötü ve bir o kadar da yorucu geçmiş günün yorgunluğunu ve stressini atmak için göl kenarına gelmişti. Günün ilk saatleri ortam cıvıl cıvıl olurdu ama bugün için aynı şeyler söylenemezdi. Solmaya başlayan ve kararan güller, dökülen sararmış yapraklar ve ülkeyi terketmek için uzun bir uçuşa çıkan kuşlar manzaradan anlaşılabiliyordu ki bugün sonbaharın erken geldiğinin habercisiydi. Yaz o kadar çabuk geçmişti ki ve en önemlisi hiçbirşey yapmadan yararsız, eğlencesiz bir yaz daha geride bırakılmıştı ama o buna artık alışmıştı.Yaz mevsiminin kavurucu sıcaklarının yerini şimdi esen rüzgar almıştı.Oysa ki daha kar yığınlarını eriyip çamur olması, sonra çamurun sertleşmesi ve üzerinde otların bitmeye başlaması dün gibi hatırlanıyordu en azından onun için...
Sabah olmak üzereydi ama Güneş bulutların arasından bir türlü kendini göstermedi ilk başlarda.Gri gün ışığı sabah olduktan saatler sonra ortaya çıkabildi.Göl kenarı diğer yerlere göre daha soğuktu nedeni gölden gelen ve rüzgarı birazda olsun güçlendiren meltemden gelen soğuk idi galiba. Burada yalnız olduğunu düşündü, ondan başka hangi deli günün ilk saatleri dışarıda olur yada daha da saçma olan göl kenarında kim göle ayaklarını uzatır? Etrafı iyice incelediğinde dahi gördüğü manzara değişmedi kocaman bir arazide yapayalnız...
Aynı ortamda kalmaktan sıkılan Suigin ayaklarını gölden yavaşça çıkardı ve ayakkabılarını eline aldı. Esen rüzgar onu çok üşütmesine rağmen renk vermemeye çalıştı. Üşümekten yanakları kıpkırmızı olmuş bir şekilde yürürken ileride birini görür gibi oldu.İstemeden duraksadı.Biraz inceledi, geri dönmeyi düşündü ama ayakları beynine karşı geldi ve ileriye doğru koşmaya başladı. Adama gittikçe daha çok yaklaşıyor ve daha iyi seçebiliyordu. Görünene göre boy olarak Suigin'den biraz daha uzun cılız sakallı bir amcaydı o! Adama iyice yaklaştıktan sonra duraksadı ve yakınlarda bulunan bir ağacın arkasına saklandı.Kafasından bir sürü soru geçiyordu; 'Bu adam ne yapıyor?, Bu adam günün bu saatinde burada ne arıyor?..' gibi.
Adamı birsüre inceledikten sonra balık tutacağını düşünmeye başladı, adam resmen oltaların içinde boğuşuyordu.Sonbaharın getirdiği tatlı soğukta bile bir atlet ve yırtık bir eşofmanla duruyordu üşümekten olacaktı ki adamın vücudu tirtir titriyordu. Suigin yıllardır hissetmediği bir duyguyu hissetti sanki ne olduğunu anlamadı, karnı ağrıyor başka bir yere baksa adamın titremesi yine gözünün önüne geliyordu.Birden tereddüt etti aslında neye tereddüt ettiğinide tam olarak bilmiyordu ama o kadar dayanılmazdı ki dilinin ucunda anlatmak istediği o kadar çok şey vardı ki! Ağaca sırtını yaslayacak şekilde oturdu hızlı bir şekilde ayakkabılarını giydi...
Adama tekrar bakmaya cesaret edemedi tekrar içinin gideceğini biliyordu.Birden kafasında Dank etti! 'içi gitmek' yani 'acımak!' bu düşündüğü şeyin karşısında biraz ürktü.Ama birden bire kendini ayakta buldu. Nasıl olduysa ağacın kenarına çıkmıştı.Adam ona bakıyordu ama sanki onu gördüğüne sevinmiş gibiydi yaşlılıktan beli eğilmiş bir şekilde Suigin'e yaklaştı. Onu bilge kılan sakallarının arkasından
"Kızım gördüğün gibi yaşlıyım elimden hiç bir iş gelmiyor. Gençken yaptığım her işi artık anca rüyalarımda yapabiliyorum en basitinden karnımı doyurmak... Bazı günler aç kalıyorum, bazı günler bir günümü balık tutmakla harcıyorum yemeğimi anca ertesi güne yiyorum,bazen satıyorum buradan kilometrelerce uzak şehirden atıştıracak birkaç şey alıyorum..."
Adam biraz duraksadı söyleyeceği şeyden utanıyormuş, çekiniyormuş gibi bir hali vardı.Suigin yutkundu oda belki yıllar sonra bu duruma düşecekti.Kafasından bu düşünceyi savurdu. Asla bu zavallı çelimsiz adam gibi olmayacaktı ASLA! Ne kadar kabul etmek istemese bile içinde bir yerlerde onunda böyle olacağını biliyordu.Adam yavaşça ağacın dibine oturdu.Suigin'de adamın yanına... Kafasında hala kendi düşünceleriyle bir savaş içerisindeydi.Suigin'in düşünmesine fırsat bırakmadan adam sözüne devam etti;
"Bir günde karşıma genç bir kız çıkmış yardım isteyemezmiyim! Benim bir günümü vererek tuttuğum balığın iki katını iki saatte tutacaksın..."
Adam Suigin'in cevabını beklemeden iki olta dört yem konservesi Suigin'in ellerine tutuşturdu.Suigin'in gözlerinden şaşkınlık okunuyordu.Ama o bu işi beceremezdi ki!Söylemeye çalıştı ama adam sözünü kesti...
"Ah çok teşekkür ederim" dedi ve ukalaca güldü...
Suigin'İn yüzündeki şaşkınlık yerini sinire bıraktı.Şımarık kızlar gibi ayağını sürte sürte ve hızlı hızlı yürüdü. Adam arkasından sesi kısık bir şekilde bağırmaya çalıştı:
"Kızım! Dil balığı tutmanı istiyorum. Dil balıklarının yaklaşık 10 cm dilleri olur, büyüklerdir 5 tane tutsan yeter ama büyük olsun.10 km ileride haydi kolay gelsin. Sonra gelir bana verirsin. Burda bekliyorum! dedi...
Suigin kendi kendine 'Püff tamam babanın uşağı var sanki' dedi.Böbürlenerek yürümeye devam etti. İçten içe adama öfke köpürüodu, içinden bir ses 'amaan ne yapacaksın kaç!' diyordu ama bu sese uyupta kaçamıyordu içinde bir ses onu buna zorluyordu adeta...
Mekana geldiğinde gerçekten çok yorulmuştu ama hiç durmadan oltayı çıkardı ucuna yem taktı. Suya atarken balık gelecek hemen yakalanacak düşüncesindeydi. 1 saat sonra yaklaşık 30 balık yakalamıştı ama içlerinden hiçbiri dilbalığına benzemiyordu.Bekledi; bekledi; bekledi... Bir süre sonra tuttuğu dil balıkları anca 3'ü buldu. Tam 4. yü yakalamışken şimşek çaktı ve yağmur yağmaya başladı. Hızı o kadar çabuk artıyordu ki sanki toprakla bir savaşa girmişti, yerleri dövüyordu adeta... O sırada oltaya nerdeyse 1 cm yaklaşmış bir dil balığının yağmurdan dolayı kaçtığını gördü. Ama pes etmedi hala tutmaya çalışıyordu.Her yer çamur olmuştu, göl bile... Bir süre sonra artık tutamayacağını anlayıp geri dönmeye karar verdi...
Ipıslak olmuş kahkülleri gözlerini kapıyordu...Birden yere düşürülmüş bir dil balığı gördü, doğru olup olmadığını görmek için saçlarını çamurlu eliyle geriye attı, evet bu bir dil balığıydı! hemen onu balıkları koyduğu kovanın içine koydu ve sevinçli bir şekilde adamın olduğu yere doğru gitti..
Adam görünürde olduğu zaman sise rağmen sanki km ler öncesinden Suigin'i görmüş gibi ayakta bekliyordu.Suigin hızlıca adamın yanına gitti ve elindeki kovayı adama vermeden
"Tuttum tam beş tane merak etmeyin, hepsi de dilbalığı.Evinize kadar taşıyım" dedi...
Adamın gözlerinden minnet okunuyordu.. Bişi demedi sadece Suigin'in önünden yavaş adımlarla yürümekle yetindi...Eve geldiklerinde Suigin çok şaşırdı çünkü ev çok küçüktü ev demeye bin şahit isterdi...Adam titreyen elleriyle kapıyı açtı ve
"Küçük hanım isterseniz yemeğe katılabilirsiniz" dedi...
Suigin biraz düşünür gibi oldu ama sonra adamın aç olduğunu hatırladı...3 günlük yemeğini bitirmek istemezdi
"Çok naziksiniz ama saolun...Benim evime gitmem gerekiyor, gece bu ormandan çıkamayabilirim, genede saolun" dedi ve ayaklarını yere bastığında üstüne sıçrayan çamurları temizlemeye çalışırken gözden kayboldu... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 22:30 | |
| bravo gerçekten güzel 400 exp |
| | | Misafir Misafir
| | | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 23:01 | |
| elbette Ormanda avlanmaya başla ümitsiz Jing See 'yi bul ve onu kararüzgar çetesinden koruyarak Ormandan dışarı çıkar ve Beyaz yeminli Kampına götür Uyarı:Kararüzgar çetesindekiler görünmez bir biçimde saldırı yapar yani saldırılarını göremessin |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 23:11 | |
| out:kendilerimi görünmezler saldırılarımı? |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Cuma Ara. 07 2007, 23:34 | |
| saldırı yaparken görünmezler onun haricinde görünr vaziyetttedirler |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi C.tesi Ara. 08 2007, 19:09 | |
| Yaşlı adama yardım onu gerçekten yormuştu hani ayaklarımdan kara sular iniyor derler ya! Aynı onun gibi bir şeydi... Günün ilk saatlerinden öğle vaktine kadar geçen zaman sanki yarım gün değil de ona iki gün gibi gelmişti, muhtemelen tüm gün yorulacağından daha fazla yorulmuştu.Hadi balık tutmak neyse peki ya onca kilometreyi duraksamadan yürümek?
Evine gidip dinlenmekten başka bir isteği yoktu şu an için...En azından yağmur durmuştu ama yerler hala çamurdu.Üstü başı çamur içindeydi belkide o 'lanet olası adam' a yardım etmemeliydi! Yere her adımını attığında daha çok yoruluyor ve üstü de bir o kadar kirleniyordu...
Birden çok acıktığını farketti keşke adamla birlikte yemek yeseydim diye düşündü.Buna şimdilik dayanabileceğini düşünerek yavaşça yürümeye devam etti, ama uyandığından beri hiçbirşey yememişti...
Tek çaresini kabullenmek istemedi, avlanmak istemedi....Ama birsüre sonra başka çaresi olmadığını anladı.Kılıcını eline kavradı, bir hayvanı avlamak için ruh birliğini kurmak gerçekten çok saçma olurdu.Kolunu geriye doğru çekti, iyi bir av bulduğunda elindeki kılıcı ona doğru hızlıca atacaktı...Derken birşey görünür gibi oldu.Suigin kılıcını atmak üzereyken avlayacağı canlının herhangi bir hayvan olmadığını bir insan olduğunu gördü.Kılıcını sırtındaki kabzasına geri taktı ve kadına yaklaşmaya başladı...
Kadına iyice yaklaştığında gördüğü manzara gerçekten içler ürperticiydi, kadın bir deri bir kemik kalmıştı dudakları tir tir titriyordu...Suigin kadının elinden tuttu ve onu hızlıca ağaçlığın oraya doğru sürükledi.Kadın sanki yere saplanmıştı Suigin çekmese yere yapışacaktı... Kadını hızlıca bir ağaca doğru itti, yanına yaklaştı ve kadının kulağına
"Neler oluyor çabuk söyle!" diye bağırdı...
Kadın sanki onun bu yüksek tonlu sesini hiç duymamış gibi yerinden bile kıpırdamadı.Suigin çatık kaşlarla kadını süzdü kadın mıy-mıylamaktan başka birşey yapmıyordu.Ellerini bağdaş yaparak ısınmaya çalıştı... Onu soğuktan koruyacak yağ tabakası neredeyse hiç yoktu, kemikleri sayılıyordu resmen.Suigin iyive sinirlendi kadını birkaç kez dürttükten sonra
"HEY! Kime diyorum!" diye bağırdı...
Kadın gene hiçbir tavır sergilemedi sanki sağırdı, Suigin iyice sinirledi elleriyle itti kadın yine eğilmekten başka birşey yapmadı ve tabikide mıymıylıyarak konuşmaktan...Suigin derin bir nefes aldı ve
"Zavallılar gibi mıymıylamayı kes! Bana doğru düzgün cevap ver! Seni bu hale kim getirdi ha!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı...
Hiç tepki vermeyen kadın birden irkilir gibi oldu.Suigin'e sinirli bir şekilde bakarak 'şştt!' dedi...Suigin umursamadığını belli etmek için başını geriye doğru çevirdi.Kadın buna çok sinirlenmiş gibi bir tavır takındı bilmiş bir şekilde ayağa kalktı ve Suigin'e çatık kaşlarla baktı. Suigin de ona aynı şekilde cevap vermek için kaşlarını çattı.Suigin tam ağzını birşey söylemek için açtı ki kadın konuşmaya başladı
"Benim adım Jing See...Burada sana muhtaç olmam düştüğüm durumdan bile daha korkunç!Ama durumu inkar etmem hiçbir şeyi değiştirmez, bana yardım etmen gerekiyor! Kararüzgar çetesi... Onlar çok güçlü herşeyi yıkıp döküyorlar beni de kabilemden kaçırdılar kendimi o kadar çaresiz hissediyordum ki dilim tutuldu...Ama küçükhanım sana şu kadarını söyleyeyim ki zor durumda olan birine bağırmak hiçde kibarca bir davranış değildir..."
Suigin cevabını hazırlamıştı tam ağzını açtı ki kadının eski, uyanmamış haline döndüğünü farketti içinden 'yine mi! off' geçti...Ama bu sebepsiz yere olamazdı mutlaka bişi olmuş olmalıydı, hiç birşey olmadığına göre birşey görmüştü birden kafasına dank etti 'tabii ya Kararüzgar Çetesi!' Hızlıca arkasını döndü yaklaşık 5 adam, elleri silahlı bir şekilde başı boş geziyorladı.Bunlar Kararüzgar çetesi olmalıydılar...
Suigin kadını yavaşça oradan uzaklarda bir yere bıraktı. Hızlı adımlarla eskiden durduğu ağacın arkasına gitti ve adamlara baktı...Adamlar ses duymuş olacaktılar ki yürümeyi bırakmış etrafa bakıyorlardı.Suigin ses çıkarmamak için büyük bir özen göstererek kılıcını kınından yavaşça çıkardı...Kılıcını gerdi ve birine isabet ettirdi, daha doğrusu tam ettirecekti ama adam kılıcı farketti ve gerçekten çok güçlü ve bir o kadarda özel bir kalkan kullandı.
Suigin tam atağa geçecekti ki yağmur aşırmaya başladı ağzından istemsiz olarak
"Allah Kahretsin! Tam da zamanıydı!" sözcükleri çıktı...
Hangi zamanda ve hangi yerde konuştuğunun farkına varınca ağzını elleriyle hızlıca kapadı...Adamlardan biri o tarafa doğru yürümeye başladı.Suigin arka tarafa doğru yatarak kılıcına uzandı kılıcını alıp oturur pozisyona geldiğinde adam tan karşısındaydı olayın şokuyla ne yaptığını bile anlamadan kılıcı adana sapladı. Ellerine baktı sayıları 5'ten 4'e düşmüştü.Kılıcı adamın karnından çekti ve kılıçtan destek alarak ayağa kalktı.Kılıcı ağaca sildi.Ve adamların karşısına dikildi...
"Sanırım biriniz gitti 4'ünüz kaldınız..." dedi...
İçinden 'ne kadar şans eseri olsa da' dedi... Adamlar birbirlerine küstahça baktılar.Uzun sakallı ve uzun saçı ve aralarından en uzun ve iri olanı bir adım öne çıktı
"O öldürdüğün şapşalın tekiydi hiç birşey beceremezdi!Beceriksizin tekiydi...Ama seni şimdiden uyarayım biz onun gibi değiliz! Hayatında görmediğin, asla göremeyeceğin, sahip olmadığın ve asla olamayacağın kadar çok özel güce sahibiz...Böbürlenmek gibi olmasın... dedi...
Suigin yutkundu ve bir adım geri gitti. Savaşmayıp kaçabilirdi ama bu korkaklık olurdu...Uzun bir süre düşündü ama şu karara vardı 'savaşarak ölmek savaşmadan ölmekten daha iyidir' ama savaşmadan ölmek daha acısız olurdu öyle değil mi! Biraz daha düşündü 'Korkusuzlar 1 kere korkaklar 1000 kere ölür!' Bin kere ölmek mi? ASLA!!!
Suigin kanatlarını çırptı ve
"Bu işi havaya taşıyalım" dedi...
Ve hızlıca yerden 1 km yükseldi...Adamlar birbirlerine küstahça bakıp pis pis sırıttılar ve onlarda Suigin'in karşısına dikildi...
Suigin bunun olmasını beklemiyordu rakiplerini inceledi.2 şer 2 şer Suigin'in etrafını sarmışlardı.Suigin biraz düşündükten sonra
Khanjer Irrevelant saldırısını yaptı...
Khanjer Irrevelant şu ikisinin etrafına yerleş! Üç İki Bir! ŞİMDİ! dedi...
Kanadından çıkan tüyler hançer şeklini aldı ve karşısında duran iki adamın etrafını sardı. 3, 2, 1 ŞİMDİ demesiyle hançer şeklindeki tüyler adamlara saplandı.Yarı canlı bedenleri aşağıya düşerken Suigin küstahça güldü.Ama arkasından bi adam onun boğazını kavradı Suigin başını çevirdiğinde kimseyi göremedi ama onları hissediyordu! elinde tuttuğu kılıcıyla görmediği adamın artık neresine gelirse düşüncesile sapladı...Birden üstündeki baskı azaldı ve yere birşeyin düşme sesi gibi bir ses duyuldu adam yere düştükten sonra görünür oldu...Suigin adama uzun uzun baktı adamı bacağından yaralamıştı...
Derken onların başı olduğunu düşünen ve çok konuşan adam Suigin'in kolunu kılıçla yaraladı.Suigin'İn canı çok acımıştı kılıcı yere düştü...Üstelik yaralanan sol koluydu, üstelik Suigin solaktı...Suigin gene arkasını döndü adam hala gözükmüyordu saniyede bir her tarafından darbe alıyordu.Gözlerini kapadı düşünceler adeta sonsuz bir şelale gibi aktı.Suigin yutkundu en başta bunun bir oyun gibi olacağını düşünmüştü ama olaylar düşündüğünden daha farklı gelişmişti, saldırmak ama vuramamak...Gereğinden fazla terlemediğini umarak...Neden böyle olduğunu o da anlayamamıştı...Düşünceleri ile saldırılarını birleştirmeliydi ki Kehanet çanını alabileydi...Saldırmak istiyordu ama önce bir strateji bulmalıydı.Düşündü bu sanki beyninin derinliklerine ulaşmak gibi birşeydi...Elleri titremeye başlayınca biraz dikkati dağıldı...Tekrar gözlerini kapattı alnı gerginleşmişti, nefesini tuttu birsüre aklına hiçbirşey gelmemişti.Aklından birşeyler geçiyordu ama ne olduğunu tam olarak kestiremiyordu şu anki halinden daha kuvvetli daha canlıydı...Suigin tereddüt etti ama düşünceleri o kadar dayanılmazdı ki! Beyninin ucunda kavranmayı ekleyen o kadar çok strateji vardı ki!Birden aklına son birkaç ayda olan şeyler geldi...Ama bununda fazla işe yaradığı söylenemezdi...Avuç içleri yanıyordu kılıcını iyce kavrayan ellerini biraz serbest bıraktı...Bu gerginlikte nasıl düşünebilirdi ki?Beynine sorular sor, gözle, yargıla ve hepsini birbirine bağla eğer doğru bulduysan asla tereddüt etme, eğer gerçekten inanıyorsan , kendine güveniyorsan...Kendine bunu hatırlatıp duruyordu...Düşünceler sonsuz bir şelale gibi akıyordu beynindeki cümleler hatta kelimeler bir puzzle gibi çözülmeyi bekliyorlardı...Suigin nefesi kesilene kadar düşünecekti ki bir saldırı bulacaktı umudunu yitirmişti ama kendine bu sefer durmadan 'Umut olmadan ışık hiç olmaz' sözünğ hatırlatıp durdu...Şu an aradığı tek şey düzgün bir şeydi sanki beyninde bir yolculığa çıkmıştı dağınık bir oda gibi...Herşey dağınık ve yerlerine yerleştirilmeyi bekliyorlardı...Nerdeyse Suigin birkaç yüzyıl öncesine kadar hiç büşünmemişti bu parçaları yerine getirmeye uğraşmamıştı, çabalamamıştı...Ama hala bağzı anlamlı şeyler düşünebiliyordu ama bunlarda sadece bir parça idi sadece binlerce parçalık bir yapbozun parçası...Düşüncelerin parçaları yavaş yavaş gözünün önünden akıp gidiyor ama o bir türlü bu parçaları birleştiremiyordu.Suigin çılgın gibi düşünmesine rağmen aklına hiçbirşey gelmiyordu...Bunlar öyle karmaşık şeylerdi ki anlatılması neredeyse olanaksızdı...Suigin'in tek istediği mantikli birkaç cümle kurmak ve o cümleleri tüm detayları ile anlamak...Bunları yaptığını düşünmek bile onu heycanlandırmıştı...Ama tereddüt etti...Ya düşünceleri ona güvenmeyip birleşmeyi reddederlerse? Ya anlayamazsa? En azından Suigin bir deneme şansı olmalıydı...Bu her dolu gibi yağan, şelale gibi akan düşünce parçaları ona sonsuz gibi geliyordu...Her düşündüğünde hiçbirşey bulamama duygusu onu yiyip bitiriyordu...Ama yinede bu düşünceleri çözmeye, birleştirmeye her saniye daha yaklaşıyor gibiydi...Sanki düşünceleri iple kendine çekiyordu...Her bir kelimenin enini boyunu ölçmek istiyordu ama buna zaman yoktu...Her kelime onun başını döndürüyordu ve aklından ister istemez
"Ben bunu damı düşündüm"
geçiyordu...Bu düşünceler boş düşüncelerdi sanki temeli yoktu...Ne kadar anlamaya çalışsada ister istemez yeteri kadar dikkat etmedikleri oluyordu...Birkaç dakika değil haftalarca düşüne bulamayacaktı... Kafasının içinde birşeyler belirginleşmeye başladı gözlerini açtı ve elini bilinçli bir şekilde ileri attı kılıçtan tutmuştu eli gerçekten fazla kanıyordu.Kılıcı adama doğru döndürdü ve ona sapladı.Adamda yavaşça yere doğru düştü...
Suigin kılıcını almak için yere inerken içinde ZAFER coşkusu vardı ayaklarını yere bastığında arkadan birşey ona baskı yaptı. Görünmez olan kadın kendi isteğiyle görünür oldu ve
"Benim en iyi adamlarımı teker teker öldürdün! Bunun cezasını çekeceksin!" diye haykırdı...
Suigin yutkundu.Bu kadar çaba boşa mı gitçekti öldürdükleriyle birlikte oda toprakta çürüyecekmiydi? Suigin'in gözlerindeki korkaklık yerini kararlılığa bıraktı ve
Deads Hoop saldırısını yaptı
"Deads Hoop benle bu kadının etrafını sar.Ama şu anda İNACTİF!" dedi...
Suigin kadına başını zor bir şekilde çevirdi nedeni boğnuna dayanmış keskin hançer olmalıydı...Cesur bir şekilde konuştu
"Şu saniyeden sonra en ufak bir hareketinde saldırı actif duruma geçecek ve 7 saniyede patlıyacağız şimdi beni bırak!" dedi...
Kadın boş bakmaya başladı biraz da yutkundu ama renk vermemeye çalıştı Suigin'e korkmadığını kanıtlamak istiyordu ağzından kelimeler döküldü
"Yanımda seni alarak ölmeyi tercih ederim" dedi ama hareket etmedi...
Açıkçası böyle bir cevap beklemiyordu.O itiraf etmek istemesede ikisi de ölümden korkuyor olmalıydılar! Ölümden kim korkmaz ki?Belkide onla daha önce yüzleşmiş olanlar hariç ama o daha önce yüzleşmediği için korkuyordu belli etmemeye çalışarak
"Peki sen bilirsin!DEADS HOOP AKTİF! dedi..
Çemberin çizgileri turuncu bir ışık yaymaya başladı patlama gerçekleşeceği zaman onun için 10 saat gibi geçmişti...Birden kurtulmanın yolunu buldu
Teleport!
Dairenin dışına teleport oldu...Kadının patlayışını izledi kurtulması imkansızdı...Suigin hızlıca koşmaya başladı Jing See yi almak için kısa sürede oraya geldi kadın bayılmış bir şekilde yerde yatıyordu...İkisinin de üstü başı yırtık ve kir içindeydi. Suigin çelimsiz kadının kulağına
"Hepsini Öldürdüm!" dedi...
Kadın birden turp gibi oldu ve parlak gözlerle Suigin'e baktı.Suigin'in boynuna atladı Suigin ile uzun bir süre kucaklaştıktan sonra Suigin kadına
"Kabilen nerede?" dedi...
Kadın hazır cevap bir şekilde
"Kabilem Beyaz Yeminli Kampı..Beni takip et seni görmek isteyeceklerdir..."
Suigin hayır demeye hazırlanyordu.Ama bu zavallı kadını tekrar esir alabilirlerdi.İnsan başıyla onlara zarar veremezdi...Suigin evet anlamında başını salladı ve kadını takip etmeye başladı...Bir süre yürüdükten sonra kampa geldi kadını oraya bıraktığında herkes konuşmadan ona yemeğe kalmayı teklif etti...
Yemek denilince aklına ölü hayvan gelde ve başıyla hayır dedi ve gözden kayboldu... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi C.tesi Ara. 08 2007, 19:12 | |
| 400 exp veriyorum harikasın her zamanki gibi |
| | | Misafir Misafir
| | | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi C.tesi Ara. 08 2007, 21:32 | |
| Box_junk Köyünde bir vahşi deli var (deli dediğime bakma ama gerçekten sıkı bir rakiptir) Bu deli Li-An Adlı Beyaz Kaplanı yakaladı ve köyün en ücra köşelerinden birine götürdü sahibi Jin See de senden Li-An'ı kendisine geri getirmeni istedi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi C.tesi Ara. 08 2007, 23:09 | |
|
En son tarafından Paz Ara. 09 2007, 19:59 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi C.tesi Ara. 08 2007, 23:15 | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Paz Ara. 09 2007, 21:40 | |
| Suigin titriyerek uyandı, sabah işlerini yapmak için genelde erken kalkardı ama bu dondurucu soğuklar başladıktan sonra sadece o değil herkes gerektiğinden daha erken kalkmaya başlamıştı.Dağda kış mevsiminde buz gibi soğuk genelde kar düştükten sonra azalırdı.Ama son birkaç haftadır yağış yoktu.Kim camdan bakarsa baksın havanın ısınacağına dair bir umutları yoktu.Yağmayan karla dolu bulutlar dağı sarmalamıştı. Kapının, masanın, televizyonun tanıdık şekillerine baktı ve evinin sıcak havasını içine çekti ve ayağa kalktı.Kapkaranlık evine gün doğmaya başladığında Suigin kendini dışarı attı...Herkes dağ merkezinde toplanmış, önlerine bir ateş yakmış o ateşte yemek yapmaya çalışıyorlardı.Bu bir gelenekti...Tüm mahalleliler yılda belli bir günde dağın merkezinde toplanır ve akşama kadar orada kalırlardı...Birden bire hiç beklenmeyen birşey oldu, kar taneleri usulca bulutlardan yere düşüyor ortalığı beyaz bir halı kaplıyordu...Karın yağdığını gören Suigin güldü bugün kime sorsan 'Yağmayacak' yorumunda bulunurdu ama yağıyordu işte...Herkesle birlikte Suigin de evine doğru koştu.Sanırsa bu yıl hiç bir zaman dağ merkezinde toplanıp akşama kadar dışarıda kalmayacaktı bunu düşününce Suigin üzüldü çünkü buralılar bu geleneğe nerdeyse yüz elli yıldır saygı duyuyorlardı ama karın yağmasını onlar engelleyemezdi ki! Zaten Suigin neyi istediğini tam olarak anlayamamıştı daha birkaç saniye öncesine kadar kar yağsın istiyordu ama şimdi ise kar yağmasına üzülmüştü anlaşılan bir çelişkide kalmıştı.Suigin'in yüzünde birden bir gülümseme belirdi ve kendi kendine
"Kimin umrunda!" dedi ve odasına doğru ilerledi...
Ne aradığını bilmemesine rağmen elbise dolabını açtı dolabın en dip köşesinden bir poşet aldı ve poşetin içini döktü içinde gördükleri bir çift eldiven, şapka ve bir kardan adam oyuncağıydı Kendi kendine
"Tabi ya!" diye mırıldandı.
Acele ile eldivenlerini taktı ve şapkasını başına geçirdi...Koşa koşa evlerinin kapısına doğru gitti ve vestiyeri açtı vestiyerden mor üzerine siyah işlemeli montunu çıkardı ve üstüne giydi...Dışarı çıkmak için kapıyı açtığında sadece dışarıda olanın kendisi olmadığını gördü...Gerçi buna şaşırmamıştı bu yerde büyük küçük herkes kar topu oynamayı ve kardan adam yapmayı severdi Suigin acele ile vestiyerin üstünden anahtarı aldı ve kapıyı kapattı...Kar topu oynayanlardan uzak durmaya çalışarak kendine bir kardam adam yapmayı planladı...Önce küçük bir kartopu yaptı ve onu yerdeki kara sürerek yuvarladı ardından bir tane daha ve bir tane daha...Kardan adamını yapmıştı ama hala eksik olanlar vardı yanında getirdiği kavonozdan bir çif zeytin çıkardı ve onlarla göz yaptı ardından havuçla burun iki çift zeytinlede kocaman bir ağız ...Akşam olmuştu hava yavaşça Güneş ışığını yitiriyordu Güneşin yerine Ay geliyordu...Herkes evlerine giriyordu Suigin
"Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım ama sanırım bu kadar en azından bu günlük" dedi
Evine doğru yürüdü akşama kadar dışarıda olduğu için montları ile kendini kanepeye attı ve orda uyuya kaldı...
Ertesi saba Suigin bir önceki güne göre daha geç uyandı ve dünkü gibi kendini hemen dışarı attı...Dışarıda müthiş bir manzara vardı Güneş ışıkları kardan yansıyordu, gökyüzü masmaviydi ayağının altında ezilen kar krema gibiydi...Kar sanki dünyayı tertemiz ve yepyeni yapıyordu kısacası bugün harika bir gündü...
Ama bu günün devamının da güzel geçeceği anlamına gelmiyordu tabiki de!Dışarıda büyüklü küçüklü herkes kar topu oynuyordu.Sadece Suigin dışında aslında Suigin'de kar topu oynamaya inmişti ama kendini düşünürken buldu.Ama başına kar topu geldiğini bile anlamadan kendini o kar topu yüzünden yerde buldu.
Gözlerini açtığında kendi evinde kanepenin üstünde yatıyordu.Herkes hatta neredeyse tğm köylüler Suigin'in başında Suigin'e bakıyordu.Suigin ise boncuk boncuk terlemiş kalbi pat pat atarken kanepeden fırladı.Başı çok kötü zonkluyordu.Hızlıca üst kata çıktı.Kılıcını omzuna taktı ve aşağıya indi...Herkes şoke olmuş gözlerle ona bakıyordu.Suigin sanki onların düşüncelerini okuyabiliyordu bağzısı 'Bu kız ne yapıyor?' bir başkası ise 'Bu kadar çabuk kendini nasıl toparladı yoksa bize oyun mu oynuyor tabi bizde saf gibi kandık bizden safını bulamaz' diye düşünüyordu içinden.Suigin köylülere bakıp
"Kafama kar topu geldiğini bile anlamadan kendimi yerde buldum.Ama çok önemli bir işim olduğunu bana hatırlattı, sakın kendimi topladığımı sanmayın başım çok kötü zonkluyor zaten o kar topunu atanı bulursam yarın benden çekeceği var! Ama bugün olmaz çok önemli bir işim var ve bir o kadar da özel!" dedi ve kapıyı açtı...
Ama kapıdan dışarı çıkmadı önce evinin boşalmasını bekliyordu.Herkes 'ne kadar kabasın' diyen gözlerle ona bakıyordu. Suigin'in ise yüzünde hiç bir tavır değişmemişti...Herkes evi boşalttıktan sonra evin anahtarını cebine sokuşturduktan sonra evden çıktı...
Hızlı adımlarla nereye gittiğini bilmeden yürümeye başladı.Bayıldıktan sonra sanki Jin See'nin ondan yardım istediğini görmüştü.Rüyasını karıştırdı ve sonunda kayda değer birşey buldu rüyasında gittiği yerde bir tabela vardı bu tabeladı 'Box_Junk köyüne hoşgeldiniz' yazıyordu.Hızlıca bir taksiye atladı. Taksiciye
"Beni hemen Box_Junk köyüne götür.Gaza olabildiğince çok bas ve çabucak oraya varalım.Parayı şimdi vericem..." dedi ve adamın eline 100 yen tutuşturdu...
Adam parayı alıp gaza bastı.Taksi gerçekten çok hızlı gidiyordu.Suigin ise yine düşüncelere dalmıştı.Rüyasına inanıyordu bundan daha saçma ne olabilirdi ki? Bu tam bir delilikti...Rüyasına inanan başkaları varsa onlarda kesinlikle deliler olmalıydı.
Suigin düşüncelere dalmışken onu taksicinin sesi düşüncelerinden sıyırdı
"Box_Junk köyüne geldik" dedi ve para istercesine elini uzattı...
Suigin cebini para vermek için karıştırırken taksiciye parayı verdiğini hatırladı ve ona iğneleyici bir bakış attı taksici Suigin'in bu numarayı yutmadığını görünce utana sıkıla elini geri çekti.Suigin de bunu görünce taksiden indi...
İner inmez gördüğü tek şey 'Box_Junk köyüne hoşgeldiniz' tabelasıydı. Demek ki rüyasına inanması o kadar da delice değilmiş...Jin See yi aramayı ve bulmayı umarken o Suigin'i buldu...Suigin in karşısına geçti ve
"Seni tekrar göreceğimi sanmazdım doğrusu.Ablam sana telepatik bir mesaj gönderdi bunu alman gerçekten büyük bir mucize.O gerçekten daha çok acemi ve..." Jin See konuşurken Suigin onun sözünü kesti
"Bana ablanı anlatmayı bırak ve beni niye çağırdınız onu söyle!" dedi...
Jin See utanmış olacak ki bakışlarını devirdi ve Suigin'i bileğinden kavradı hızlıca koşmaya başladı.Suigin maksimum güç koşuyordu ama Jin See o kadar hızlı koşuyordu ki yerde sürünmesi an meselesiydi...
Jin See birden durdu ve bir eve girdi, Suigin de arkasından aynı eve girdi.Evde yaşlı bir kadın Suigin' e bakmadan bile
"Sen Suigin Tou olmalısın! Telepatik mesajımı alman gerçekten çok hoş...Ben Jin See nin ablası Jun See... Burada bir deli var bizim kutsal hayvanımız olan Li-An Adlı Beyaz Kaplanı yakaladı...Senden onu geri almanı istiyorum.Jin See sana yolu gösterir... dedi...
Demesiyle Jin See Suigin'in bileğini kavradı ama bu sefer koşmuyordu yürüyordu.Evden çıkınca Suigin durdu.Ardından da Jin See durdu.Suigin meraklı bir şekilde
"Allah aşkına ablan kaç yaşında?.." diye sordu...
Jin See eliyle 2 ve üç yaptı...Yani 23 yaşındaydı...Ama neredeyse 70 yaşında gösteriyordu.Suigin meraklı gözlerle Jin See ye baktı.Jin See gözlerini aşağıya indirdi ve yürümeye devam etti.Suigin arkasından yetişti ve Jin See konuşmaya başladı...
"O hasta.13 yaşından beri her yılda 5 yaş büyüyor.Ve iç de tedavisi yok.2 yıl sonra ölecek!" dedi ve gözlerinden bir damla yaş yere düştü...
Suigin üzüldü onun erkek kardeşide aynı hastalığa yakalanmıştı, doktorlar hiç tedavisi olmadığını bile bile paralarını sömürmüşlerdi...Suigin elini Jin See nin omzuna koydu.Onun acısını anlayabilecek sayılı kişilerdendi o...
Onu düşüncelerinden sıyıran Jin See'nin sesi oldu
"Şu deli işte şurda kalabalığın arkasında.." dedi bir eliyle yeri göstermeye bir eliylede gözündeki yaşladı silmeye çalışıyordu...
Suigin kalabalığı adeta yararak delinin olduğu yere gitti ama deli onu görür görmez üstüne atladı
"Abla abla buldum seni " dedi...
Suigin ne olduğunu şaşırmıştı.Bu nasıl bir adilik olabilirdi! Onun bir kardeşi vardı ve oda ölmüştü o kahrolası deli onu nasıl kendi ablası sanabilirdi.Adı üstünde deliydi...Düşündü düşündü tabi ya delinin 'beyaz saçlarından kırmızımsı pembe gözlerinden tanıdım seni' demesi kulağında yankılandı.Bu özellikleri taşıyan bir arkadaşı vardı Kira Kishou...Telefonunu çıkardı ve Kirayı aradı
"Kira kardeşini buldum Hemen Box_Junk köyüne gel" dedi...
Kira telefonda mutluluktan havalara uçmuştu mutluluktan yatağının üstünde zıplıyordu.Hemen hazırlanıp aynı taksiciye bindi.Tabi ki taksicinin kafası karıştı...
Kira Box_Junk köyüne geldiğinde delinin olduğu yere girdi.Kira da kalabalığı yararak kardeşine baktı.Ama kardeşinin gözleri kapalıydı ve onu göremiyordu.Suigin Kiraya yaklaşmasını söyledi.Deli hala ona sarıldığı için ondan ayrılamıyordu.Kira nın kulağına
"Bu kardeşin.Yalnız senden bir isteğim olcak kardeşinden Li-An Adlı Beyaz Kaplanı bırakmasını istermisin?" dedi.
Kira olur anlamında başını salladı.Suigin delinin ellerini çözdü.Deli gözlerini açtı ve asıl ablasını karşısında görünce mutluluğu gözlerinden okunabiliyordu.İki kardeş mutlu gözlerle birbirine sarıldılar...
Kira sarılırken kardeşinin kulağına
"Artık birlikteyiz...Li-An Adlı Beyaz Kaplanı bırakırsan mutlu bir yaşam sürebiliriz..." dedi...
Deli olur anlamında başını salladı ve Li-An Adlı Beyaz Kaplanı bıraktı... Suigin kaplanı alıp Jin See ye götürdü...
Herkes mutlu bir yaşam sürdü... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Ptsi Ara. 10 2007, 00:10 | |
| 600 exp. Kusura bakmayın arkadaşlar ama önceki rplerine az gördüm exp. leri |
| | | Misafir Misafir
| | | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Ptsi Ara. 10 2007, 17:03 | |
| Yeni bir eğitim alabilirmiyim? |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Ptsi Ara. 10 2007, 20:00 | |
| - Suigin_Tou demiş ki:
- Yeni bir eğitim alabilirmiyim?
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ~Suigin Tou'nun eğitimi Salı Ara. 11 2007, 15:09 | |
| yorgun bir shaman dövüşte yenilmek üzere onu kurtar(400 exp bedeli) |
| | | | ~Suigin Tou'nun eğitimi | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|